Ana Sayfa

  • ‘After All this time?’

    ‘Always’*

    Onca zaman üzerinden geçmiş olmasına rağmen hala canınızı acıtan, ansızın aklınızın bir köşesinde beliren anılarınız oluyor mu?

    Bunca zaman sizinle beraber yürümüş bu anı canınızı acıtsın ya da yüzünüzü güldürsün hiç fark etmez sizinle bunca yolu bu kadar canlı yürüdüyse belki de size dair bir şeyler anlatıyordur.

    Neler olabilir bunlar, belki de durup düşünmek, içe bakmak gerekir. Tam olarak nereye denk geliyor.

    Bu anıyı yaşadığınız dönemle mi ilgili yoksa şuan içinde bulunduğunuz dönemle mi ilgili?

    Şu an içinde bulunduğunuz dönem zorlayıcı mı geçiyor?

    Daha zor bir anınıza tutunarak bu dönemin rahat mı geçeceğini varsayıyorsunuz?

    Bir çok çağrışımımız bilinç düzeyinde farkındalık kazanmadan olabilir.

    Sadece anı, acı, mutluluk olarak hatırladığınız dönemler bugününüze dair bir şeyler anlatıyor olabilir.

    Peki, ne yapacağız bununla ?

    Fark ettiğimiz anda kendimize sorarak başlangıç yapabiliriz.

    Neler oluyor oralarda?

    * Harry Potter filminden alıntı yapılmıştır.

  • Zaman – Zaman

    Garip bir boşluk hissediyorum. İçimde, göğsümün tam ortasında. Sıkıştırıyor da. Boşluk hiç sıkıştırır mı? Bilmem. Benim hissettiğim sıkıştırıyor. Sanırım sıkıştıran şey boşluk değil, bu boşlukla ne yapacağını bilemem hissiyatı. Hissettiğim, fark ettiğim bu boşlukla nasıl devam edeceğim? Bilmiyorum.

    Bazen aniden anılar canlanıyor gözümde. Bir yaz günü yatağıma ters yatmışım. Kafam aşağı doğru boşluğa sarkıyor. Odamın camı açık, hafif bir rüzgar giriyor içeri, akşam güneşi yüzüme vuruyor. Bahçedeki ağaçları izliyorum. Nasıl da rüzgarın ahengi ile salınıyorlar. Aradan bulutlar geçiyor, mavi masmavi bir gökyüzü. Mis gibi kokuyor hava ve şimdi tam olarak şuana dönüyorum ansızın. Tekrar sıkışmışlık hissiyatı bastırıyor içeriden. Etrafıma bakıyorum, günlük koşuşturmanın tam ortasındayım. Zihnimde kırk tane tilki her biri ustalıkla dans ediyor. Ne ara? sorusu yankılanıyor zihnimde. Ne ara o yaz gününden yaşamın tam ortasındaki bu koşuşturmacaya geldik? Sorgu bitmiyor; ‘Aradığın yaşam, günlük koşuşturmaca bu mu?’ ‘Nedir seni rahatsız eden?’ ‘Bu durum bir rahatsızlık mı?’ ‘Bir yaşam mı arıyordun kendine?’ ‘Bütün bu koşuşturmacayla baş edemediğin için mi bu sorgu girdabına düşüyorsun?’ ‘Yoksa gerçekten bir baş edememe durumu mu?’

    Belki gerçeklik dürtmese gün boyu uzayıp gidecek bu sorgu yarım kalıyor aynı zihnimde ansızın canlanan hatıra gibi. Sıkışıklık gitti mi? Gittiğini fark ediyorum. Peki ya boşluk? O duruyor. Sıkışıklığın gitmesi için biraz da olsa kendime sormam gerektiği düşüncesine varıyorum. Peki ya boşluk? Sanırım onun orada biraz daha durması gerekiyor. Belli ki henüz onunla işimiz bitmemiş..

  • Duyulmak, Görülmek

    Duyulmak, Görülmek

    Kendimi bazen nadasa bırakılmış toprak gibi hissediyorum. Hiçbir şey yapamıyorum. Yapmak istemiyorum. Tek istediğim boş, beyaz bir duvar ve bir koltuk oluyor. Saatlerce oturmak istiyorum. Zihnimin bomboş olduğunu hissediyorum, fark ediyorum. Hiçbir şekilde üretmek gelmiyor içimden ama kendimi kesinlikle mutsuz, sıkıntılı ya da bunalmış hissetmiyorum. Aksine bu durum tamda olmam gereken durummuş gibi geliyor.

    Duvarla bakıştığım süre boyunca bu hislerimi, durumu, şartları sakince sorgularken buluyorum kendimi. Acaba ne oldu da boş bir duvar ve boş bir koltuğa ihtiyaç duyuyorum? Acaba ne oluyor da zihnim bir ‘Tabula Rasa’ zamanına dönüyor? Bu soruları sorarken fark ediyorum ki kısa devre yapmış zihnim ve sigortalar atmış. Yani boş duvar saatinden önce o kadar kaygılıymış ki daha fazla dayanamayacağını anlamış. Çözümlemem bu şekilde yapıyorum. Bu duruma uyuyor da sanki..

    Bu keşiften sonra kaygılarıma bakmaya başlıyorum. Ne bunlar böyle? Sigortalar atacak kadar ne oldu sana diye soruyorum. Hepsi günlük kaygılar gibi ama çok büyükmüş gibi hissettiriyor. Neden diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Soruyorum kendime;

    • İfade ettin mi kaygılarını?
    • Evet ettim. Bütün hislerimi, endişelerimi ifade ettim hatta türlü yollar denedim.
    • Peki nasıl karşılık buldu?
    • Bir karşılık bulmadı, sessizlik vardı.
    • Yani kaygıların duyulmadı, içinde bulunduğun durum görülmedi.
    • Evet, ne duyuldu ne görüldü!

    İçsel diyaloğumdan sonra farkındalığım şu şekilde evriliyor; duyulmaya ve görülmeye ihtiyacım var. Bunları karşılayamadığım zaman gerçek bir boş duvara ve boş bir koltuğa sığınıyorum. Peki şimdi bu keşifle ne yapacağım?..

  • Ahenk

    Ahenk

    İnsan zihni ve bedeni ahenk içerisinde zamanda akıp gitmek ister.

    Siz hiç ahenk içerisinde buldunuz mu kendinizi? Bir anda durup ‘ Evet, her şey çok yolunda, uyumlu’ diye geçirdiniz mi içinizden? Çoğu zaman günlük koşuşturmacada akışı bozacak, sıradanlığın dışına çıkacak bir olay olmadığı sürece uyumlu hissederiz. Peki ya bir gün bedeninizde düşüncenizle ters düşen bir şey olursa ?

    Her sabah olduğu gibi 06.30’da uyanıyorsunuz. Hızlıca hazırlanıp, kahvenizi yudumladıktan sonra kendinizi yolda buluyorsunuz. Aklınızda bin tane tilki hiçbirinin sınırları birbirine geçmiyor. Bu zihin akışı çok tanıdık, sizin normaliniz bu, derken kendinizi günün bir kısmını geçireceğiniz iş yerinize gitmek için otobüse binmiş buluyorsunuz..

    ‘Offf bu otobüs hep mi böyle kalabalıktı yoksa bugün farklı mı? Havasız mı biraz? Keşke cam açsalar biraz. Sanırım kalbim daralıyor , ellerim mi uyuştu ? Yoksa kalp krizi mi!? Nefes alamıyorum, nefes alamıyorum!!!’ Bir çığlık atıyorsunuz. ”Durun lütfen durun, inmek istiyorum, nefes alamıyorum, nefes!… ”

    Gözlerinizi açtığınızda en yakın hastanenin acilindesiniz, sakinsiniz, bütün belirtiler geçti. ‘O da neydi öyle? Gerçekten kalp mi ? Doktor ne diyecek? Üfff nerede bu doktor?’ Ve doktordan tahmin etmediğiniz cümleler duyuyorsunuz, ”Geçmiş olsun, sonuçlar iyi, bir panik atak geçirmişsiniz, yakın zamanda uzmana danışmanızı öneririm.” Diliniz tutuluyor, ağzınızdan tek bir kelime çıkmıyor. ‘O ne ki? Ne kadar saçma, benim terapiye ihtiyacım yok ki! Hayatımda herhangi bir problem de yok!’

    Gerçekten neler oluyor? Hayatınızda problem olmadığını düşünüyorsunuz, evet belki aktif yoğun bir problem yok.

    Peki Nasılsınız? Nasıl hissediyorsunuz? En son ne zaman onlardan bahsettiniz? En son kendinize ne zaman gerçek vakit ayırdınız?..